• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

3. Karma Müzayede: Nadir Fotoğraflar, Belgeler, Kitaplar, Kartpostallar ve Piyangolar

Mustafa Kemal Atatürk'ün Heyet-i Temsiliye adına çektiği telgraftan, Osmanlı İmparatorluğu'nun Viyana seferinde zarar verdiği kilise görevlilerinin yazdığı el yazmasına, orijinal Kurtuluş Savaşı fotoğraflarından Osmanlıca ilk baskılara ve daha pek çok nadir fotoğraf, kitap, kartpostal, tarihi belge ve piyangodan oluşan yeni müzayedemize 25.09.2022 günü saat 20:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 20:02 itibariyle canlı müzayedemiz başlayacaktır. 

Komisyon Oranı: %20 olup ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 7 İŞ GÜNÜDÜR.

Lot: 51 » Efemera

DENİZCİLİK - MADALYA - 1. DÜNYA SAVAŞI - DONANMA CEMİYETİ - KASTAMONU

1916 [1332] Kastamonu Donanma Cemiyeti Başkanlığına yazılan ve tunç ve nikel madalya harçları tahsil edilen şahısların isimleri - Osmanlıca el yazma belge - Tamamı Osmanlıca el yazması tarihi belge. 27x17,5 cm. 1 sayfa üzerinde 12 satırlık el yazısı. "Donanma Cemiyeti ? Şubesi" mühürlü.

Kastamonu Donanma Cemiyeti Başkanlığına yazılan ve tunç ve nikel madalya harçları tahsil edilen şahısların isimleri (Hangi şube tarafından yazıldığı okunamadı). 1332 = 1916.

Donanma Cemiyeti, gerçek adıyla Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Millîye Cemiyeti, 19 Temmuz 1909'da Yağcızade Şefik Bey isminde bir tüccarın öncülüğünde kurulan, halktan ve sivil kurumlardan maddi yardım elde edip Osmanlı Donanması'nı güçlendirmeyi amaçlayan bir kurumdur. Osmanlı Donanması'na gemi satın almak amacıyla yardım toplamak üzere 19 Temmuz 1909 (6 Temmuz 1325) tarihinde kurulan Cemiyet, yaklaşık on yıl boyunca faaliyetlerini sürdürdü. Çok geniş bir teşkilatlanma ağına erişti. İmparatorluğun tüm bölgelerinde ve şehbenderlikler aracılığıyla yurt dışında kendisine faaliyet alanı oluşturduğunu gördüğümüz Cemiyet'in önceliği Anadolu'ya verdiği anlaşılmaktadır. İstanbul dışındaki ilk örgütlenmesini Kastamonu Vilayeti ve Bolu Sancağı'nda gerçekleştirmiştir. İstanbul'a coğrafi yakınlığı olan bu iki bölgeden sonra Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, İzmit, Bitlis, Bursa, Bolu, Çatalca, Diyarbakır, Sivas, Samsun, Trabzon, Kala-yi Sultaniye, Konya, Mamuretülaziz, Van, Basra, Bağdat, Bingazi, Beyrut, Cebel-i Lübnan, Cezayir-i Bahr-i Sefid, Hicaz, Halep, Resmo, Zor, Selanik, Suriye, Trablusgarp, Kıbrıs, Kudüs, Kandiye, Kosova, Medine-i Münevvere, Mısır, Manastır, Musul, Yanya, Yemen'de ayrıca Berlin ve Paris’te şubelerini açtı. Aldığı devlet yardımının yanı sıra, halkın güçlü desteğini de kazanmayı başardı.

-- Denizcilik Karadeniz Kastamonu Safranbolu Tarihi belgeler Doküman Madalya Taltif El yazması Osmanlıca Koleksiyon Donanma 1. Dünya Savaşı (1914-1918).

Detaylar
Lot: 54 » Efemera

ERMENİ MUSIKİ MUALLİMESİ - SELÇUK HATUN İNAS KIZ MEKTEBİ

Maarif Nezâreti Umûmiye Telif ve Tercüme Dairesi antetli kağıda Ermeni musıkî muallimesince encümene intikâl olunan eserin tartışması, mühürlü, 28,5x20 cm, tamamı Osmanlıca el yazması, 10 satır. Üst kenarında kat izleri mevcut, haricen son derece temiz. Fî 5 Teşrinisânî sene [1]333 (1917).

Maarif-i Umumiyye Nezareti Telif ve Tercüme Dairesi, Aded 170

[1] Selçuk Hatun İnâs-ı Sultânîsi ana mektebi mûsıkî muallimesi Enamyan Hanım tarafından ana mektepleri için tertip olunup [2] Tedrîsât-i Telifiyye idaresi ikinci şubesinin 29 Nisan 333 tarihli ve yüz kırk dokuz numaralı müzekkeresiyle tetkik [3] için irsâl kılınan “Yuvadan Sesler” nam eser beyan-ı mütalaa edilmek üzere musıkî encümenine tevdi' kılınmış [4] idi. Encümen-i mezkûr riyasetinden bu kere vârid olan tezkere-i cevabiyyede bu eserin Osmanlı ve garp musıkîsi [5] kavaidine muhalif olarak tertip edilmiş olduğu cihetle mekteplerde talimi talebenin ezhânını teşviş edeceğinden [6] kabûl olunması ve arzu edildiği takdirde muharrirîn‑i Osmaniyye’den mürekkep komisyon tarafından tanzim edilen müntehap çocuk şubeleri [7] mecmuasındaki güftelerden intihap edilecek parçaların encümence bestelenebileceği bildirilmiş olmakla ol vechle müntehap [8] çocuk şiirlerden intihap edilecek parçaların süratle bestelenmesi lüzumunun encümen-i mezkûr riyasetine tebliği [9] ve Yuvadan Sesler’in kabûl edilmemiş olduğunun da sahibesine tefhimi hususlarına müsaade-i celile-i nezaret-penahları [10] şayan buyurulmak bâbında emr ü ferman hazret-i mumaileyhi mezkurdur.

5 Teşrîn-i Sânî [1]333

Mühür, Kenarda: Telif ve Tercüme Dairesi, Ortada : Maarif-i Umumiyye Nezareti

-- Ermeni kültürü Kadın Kız mektebi Eğitim tarihi Musıki Sanat

Detaylar
Lot: 55 » Fotoğraf

OSMANLI HANEDANI - PRENSES

Osmanlı hanedanından Behice Sultan. Orijinal jelatin gümüş baskı fotoğraf - BEHİCE SULTAN, (1848-1876), Fotoğrafçı belirtilmemiş.

Elinde çiçek demetiyle, şık kıyafetiyle oturur vaziyette ve genç bir kızken gösteren, muhtemelen sarayda çekilmiş orijinal s/b jelatin gümüş baskı Behice Sultan fotoğrafı. 16 x 10 cm.

Behice Sultan, Osmanlı Sultanı Abdülmecid ve Nesrin Hanım'nın kızı. Behice Sultan, 26 Ağustos 1848'de Eski Çırağan Sarayı'nda doğdu. Babası Sultan'dı Abdülmecid ve annesi Nesrin Hanımefendi, kızı Manuçar Asemiani ve Mahra Hanım. Babasının yirmi birinci, on dördüncü kızı ve annesinin ikinci çocuğuydu. Kendisinden iki yaş büyük üç erkek kardeşi Şehzade Mehmed Ziyaeddin, ve kendisinden iki yaş küçük iki ikiz kardeşi Şehzade Mehmed Nizameddin ve Şehzade Mehmed Bahaeddin vardı.

Behice Sultan, Mehmed Nurullah Bey'in oğlu ve Sadrazam'ın torunu Halil Hamid Paşa Hamid Bey'e âşık olmuştu. Ve böylece 1875'te amcası Sultan Abdülaziz onu ona emretti. Tüberküloz kurbanlarını on dokuzuncu yüzyılda başka yerlerde olduğu gibi sarayda aldı.Kendisi sıtma ile hasta olan bir Feleksu Kalfa'dan Behice'ye dokunaklı bir mektup var. Behice'nin evlenme zamanı yaklaşıyordu ve Feleksu kendi sarayına gideceği için mutluydu, ama aynı zamanda Feleksu Behice'nin sağlığı için endişeleniyordu. "Ülkeye gideceksin," diye yazdı Pertev Kalfa birçok ilaç biliyor.Behice'nin evlenecek kadar iyi olduğu düşünülüyordu.

Abdülaziz trousseaux'sunu sipariş etmişti, ancak 4 Haziran 1876'da öldü ve bu nedenle düğünü ile ilgili daha fazla sorunu çözemedi küçük üvey kardeşi Şehzade Burhaneddin'in ölümü nedeniyle daha da gecikti. Sonunda düğün 4 Aralık 1876'da abisi Sultan'ın II. Abdülhamid hükümdarlığı sırasında gerçekleşti. Çiftlere Boğaziçi üzerindeki Kuruçeşme'de bir saray verildi.

Behice Sultan,düğünden iki hafta sonra, 21 Aralık 1876'da yirmi sekiz yaşında tüberkülozdan öldü. Fatih Camii, İstanbul adresinde bulunan Gülüstü Hanım türbesine gömüldü.

Detaylar
Lot: 56 » Kitap

MODERN TÜRK HİKAYECİLİĞİNİN BAŞLANGICI

Muhayyelât- Ledünni-i İlahi-i Giridî Ali Aziz Efendi, Mekteb-i Harbiye-i Şahane Matbaası, [AH 1284] = 1867, İstanbul.

Döneminde sonradan yapılmış yağlı kağıt kaplı cildinde, temiz / çok temiz durumda, 22x14 cm, Osmanlıca, 239 sayfa.

Giritli Ali Aziz Efendi'nin 1796-1797 arasında yazdığı ve ilk defa 1852 yılında basılan hikâye, Modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır. Eser, bir yandan masal öte yandan da hikâye özelliği gösteren, Binbir Gece ya da Binbir Gündüz türünden masalları benimsemiş bir anlatıma sahiptir. Muhayyelât'ın Doğu hikâyeciliğinin genelgeçer örneklerinden ayrılan yönü, İstanbul'un 18. yüzyıl yaşamından yerler seçilmiş olmasıdır. Muhayyelât'taki bazı hikâyeler, "kadîmü'l eyyâmda terkibi"yle başlar ve düşsel bir mekânda geçer. Hikâyelerde cinler, periler, büyü, sihir gibi olağanüstü ögeler bulunmaktadır. Eser, Tanzimat edebiyatı yazarları tarafından "artık terk edilmesi gereken, gerçek dışı anlatı"ya örnek olarak verilmiş ve alaya alınmıştır. Birinci baskısı 1852 yılında İstanbul'da Darü't-Tıbaati'l-Âmire (Matbaa-i Âmire) ve Takvim-i Vekayi Matbaası'nda yapılmıştır. Daha sonra 1867'de Mekteb-i Harbiye-i Şahâne Matbaası'nda ve son olarak 1873'te İzzet Efendi Matbaası'nda iki baskısı daha yapılmıştır. Bunlardan biri, diğerinden farklı olarak büyük boy ve yüz doksan iki sayfadır. 1867'deki baskısı esas tutulmak üzere sadeleştirilerek Ahmet Kabaklı tarafından yayımlanmıştır. En eski ve tam nüshası, 1799 tarihli olup Aziz Efendi'nin ölümünden sonra Ahmet Zihni tarafından Muhayyelât-ı Ledünni-i İlahi adıyla kopyalanmıştır.

Detaylar
Lot: 60 » Kitap

Malûl Gaziler Büyük Ticaret Sâlnâmesi 1928 = Grand Annuaire Commercial 1928 [ve] Yıllık ticaret kılavuzu 1929 birarada, Osmanlıca / modern harfli Türkçe / Fransızca başlık, Osmanlıca kısmın kapak yazısı hattat Hamid tarafından yazılmıştır, hazırlayan: İsmail Hakkı ve Şürekası,Kâgıtçılık ve Matbaacılık Anonim Şirketi, İstanbulş, 1928 - 1929.

Malûl Gaziler Büyük Ticaret Sâlnâmesi 1928 = Grand Annuaire Commercial 1928 [ve] Yıllık ticaret kılavuzu 1929 birarada. Osmanlıca / modern harfli Türkçe / Fransızca başlık, Osmanlıca kısmın kapak yazısı hattat Hamid tarafından yazılmıştır.

Çok zengin içerikli ve bol reklamlı, haricen (resimlerde de görülebileceği üzere) müstakil Fiat ve diğer markaların reklamları mevcut. Bazıları katlanır planşlar. Nefis görselleriyle beraber halen konusunda en kapsamlı ve kullanışlı kaynaktır. Salnamelerde endüstri, madenler, demiryolu şebekesi, tarımsal ve dış ticaret istatistikleri, eğitim sistemi ve kütüphaneler, anayasa, Millet Meclisi’nin vekil ve personelinin isim listesi, Türkiye’nin idari taksimatı, yürürlükteki kanunların maddeleri yer alıyor. Ayrıca Türkiye’nin tüm vilayetleri coğrafi, sosyal, ekonomik, tarımsal açılardan incelenmekte ve bağlı kazalarla ilgili önemli bilgilere yer verilmektedir.

Biri büyük boy (28x21 cm), diğeri ise küçük boy (23x16 cm).

2 kitap: ([24], 1860 sayfa; 1296, 277 sayfa), ilk kitabın 1586. sayfadan sonrası Fransızca, ikinci kitap (1929'da basılan) Latin harfli Türkçe ve Arap harfli Türkçe'yi bir arada içerir.

Özege 12079.; 21739.

Detaylar
Lot: 94 » Kitap

ERKEN DÖNEM RESİMLİ DOĞUM KİTABI - OSMANLICA

Fenn-i vilâde. 2 cilt tek cilt içerisinde. ÖMER BESIM AKALIN [PAŞA], (Türkiyeli doktor, siyasetçi), (1862-1940)., Ahmet İhsan Şürekâsı ve Matbaacılık Osmanlı Şirketi, İstanbul, [Hicrî 1338-1339] )1922-1923.

Osmanlı tarzında yapılmış döneminin deri cildinde, sırtı beş filetolu, yazar ve kitap isimleri, cilt sayıları gibi bilgiler sırta klişe yapılmış, çok temiz durumda, 24 x 17 cm, Osmanlıca, 2 cilt: (313 s.; 408 sayfa).

Osmanlı İmparatorluğu ve modern Türkiye'de jinekolojinin kurucusu Besim Ömer [Akalın] (1862-1940) tarafından yazılmış, batılı anlamda modern kadın doğum üzerine erken dönem ve bol resimli orijinal Türk kitaplarından birinin bu nadir ilk baskısı. Kitap, Besim Ömer'in Paris'e gönderilerek Hôpital de la Charite'de asistan hekim olarak çalışmasının ve 1891'de tıp ihtisasını Fransa'da tamamlamasının ardından yayınlanmıştır.

Toplamda dört bölümden oluşan bu iki cildin ana başlıkları şöyledir: "Haml" veya "Hâmîl" [yani. hamilelik], "Viâdet, halas, avâkib-i vilâdet, nevzâd" [yani. obstetrik (veya doğum), olgunlaşma, hamileliğin son aşaması ve yenidoğan]. Türkiye'de Cumhuriyetin ilan edildiği yıllarda basılmış Osmanlıca bu kitap, barındırdığı çok sayıda resimle konusundaki ilk örneklerdendir. Batı dünyasındaki tıbbi gelişmelerin ve yeni bilimsel çalışmaların takibini destekleyen Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde ihtiyaç duyulan ilk orijinal kadın doğum külliyatıdır. Tamamı dört cilttir, elimizdeki cilt bu külliyatın ilk iki cildini muhteva eder.

Besim Ömer Akalın (1 Temmuz 1862, Narda - 19 Mart 1940, Ankara), Türkiyeli tıp profesörü, bilim insanı, sivil toplum örgütçüsü ve milletvekili. Türkiye'de çağdaş doğum biliminin öncülerindendir; ülkedeki ilk doğum kliniğini açan, doğum üzerine ilk çağdaş kitabı yayımlayan kişidir. "Ebelerin ebesi" adı ile anılır; ebelik mesleğinin kurumsallaşmasına, ayrıca hemşirelik ve hasta bakıcılık mesleğine büyük katkıları olmuştur. Ülkede tıbbî yayıncılığı başlatan bilim insanıdır.

-- Tıp Kadın doğum Tıp tarihi Kadın Bilim tarihi

Detaylar
Lot: 97 » Efemera

OSMANLI SURİYESİ - BEYRUT

[1342] 14 Şubat 1924 tarihli tamamı Arapça el yazması imzalı belge: Safed müftisinden Yüksek İslâm Meclisi Riyâseti'ne, ödenmeyen meblâğ ile ilgili evkâfdan tapu meselesi (Hicaz Demiryolları ve Osmanlı Kamu Borç İdaresi pullu) - Tamamı Arapça el yazması "OPDA" (Ottoman Public Debt Administration) [i.e. Osmanlı Kamu Borç İdaresi] ve "HJZ" (Hejaz Railway) [i.e. Hicaz Demiryolları] pullu 11 satırlık yazı bulunan belge / dilekçe. 28x21,5 cm. Arapça 1 sayfa. Arkası boş. Grifon ve "W" inisiyalli amblem ve "Original" yazılı filigranlı kağıt kullanılmış. Kağıt döneminden çok daha eskilere dayanan köklü bir İngiliz kâğıt üreticisinin Orta Doğu pazarı için ürettiği kaliteli bir kağıt.

"Yüksek İslâm Meclisi Re'isi Âlîsi'ne" diye başlayan belgede, Safed müftüsü ve mümaileyh şahsın yaptığı bir alışverişten söz ediliyor - belli bir mikdar Mısır cüneyhi mukâbilinde yapılan anlaşma üzerine bir kısmı ödenmeyen meblâğa dair iki senedir beklediğini belirten Safed müftîsi, paranın geri kalanının da tarafna verilmesini talep ediyor. Yaşının ilerlediğini, evkâfdan tapu işlerini yapabilmekiçin paranın devamını alması gerektiğini belirten müftî Seyyidî, aksi halde tapu işlemlerinin tamamlanmayacağını belirtiyor. Müftî Seyyidî'nin imzası var. Alt kısımda cevâben yazılmış metnin altında ise "Reisü'l Camiü'l İslâmiü'l Âlî, Mehmed [ya da Muhammed] Sehvî] imzası bulunmakta. Belgenin üst, alt ve yan kısmında küçük birer kağıt bandı kullanılmış. Haricen oldukça temiz.

"Bugün İsrail Devleti sınırları içerisinde bulunan Safed, Yukarı Celîle bölgesinde 840 m. yükseklikte bir tepe üzerindeki tarihî kalesinin eteklerinde yer almaktadır. Ahd-i Atîk'te geçmemesine rağmen yahudilerce kutsal sayılan şehirlerden biridir. Akkâ'nın 40 km. doğusunda ve Taberiye'nin 20 km. kuzeyinde bulunan şehrin ne zaman kurulduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Tarihî kayıtlarda adı ancak milâttan sonra II. yüzyıldan itibaren zikredilmektedir. Safed kelimesi şehrin fizikî konumunu çağrıştıran “gözleme, bakma” anlamındaki “şefat”tan gelir. Osmanlılar, Suriye ve Filistin’de ele geçirdikleri bütün toprakları Vilâyet-i Arab adıyla teşkil ettikleri beylerbeyiliğe bağladılar. Safed o tarihte sancak merkezi olarak belirlenmedi. Kalabalık hale gelen ve önemli bir şehir özelliği kazanan Safed’in merkez olduğu sancağa XVII. yüzyılın başlarında Lübnan’ın güçlü Dürzî ailelerinden Ma‘noğlu Fahreddin’in getirilmesi yeni siyasî olaylara yol açtı. Fahreddin’in isyan ettiği 1022 (1613) yılına kadar şehir onun hâkimiyet sahası içerisinde yer aldı. İsyanın bastırılmasının ardından Osmanlı Devleti bu problemli bölgeyi daha iyi kontrol edebilmek için 1614’te Sayda, Safed ve Beyrut sancaklarını Şam’dan ayırarak Sayda eyaleti adıyla yeni bir beylerbeyilik oluşturdu ve beylerbeyiliğine Hasan Paşa’yı tayin etti (BA, MD, nr. 80, s. 141). Ancak Fahreddin'in 1618’de yeniden bölgeye dönmesine izin verilmesinden öldürüldüğü 1635 yılına kadar Safed tekrar onun nüfuz bölgesi içerisinde kaldı. Evliya Çelebi, Ramazan 1082’de (Ocak 1672) uğradığı Safed’de yedi müslüman, yedi yahudi mahallesi bulunduğunu, kalenin harap olduğunu, şehirde sekiz cami (Şeyh Ni‘me, Muallak, Kızılcami, Eynesi, Aşertâh / Kırklar, Şeyh Îsâ, Kürt Mahallesi Camii, Mismar / Medrese Cami), altı medrese, yedi zâviye, altı hamam, üç han ve üç kervansaray bulunduğunu yazar. Müslümanlara ait ev sayısı 1300 kadardır. Buna göre müslüman nüfusun 5500 dolayında olduğu anlaşılır.

Evliya Çelebi’ye göre şehirde daha önce 12.000 yahudi yaşarken bu sayı çoğunun Selânik’e göç etmesi sonucu 2000 kişiye inmiştir. Yahudiler şehirde önemli bir sanayi olan yünlü kumaş dokumacılığı yapmaktadır. 3000 dokuma tezgâhı göçler sebebiyle kırka düşmüştür. Evliya Çelebi, şehrin dut, zeytin ve balı ile ünlü olduğunu da bildirir. Bütün bu bilgiler XVI ve XVII. yüzyıllarda Safed’in bölgedeki önemli şehirler arasında yer aldığını ve Osmanlı öncesi dönemine nisbetle hayli geliştiğini ortaya koyar. Şehir, 1750’lerden itibaren kendisi de Safed doğumlu olan Zâhir el-Ömer’in kontrolü altına girdi. 1759’daki deprem şehirde gerilemeye yol açtı. Safed, Zâhir el-Ömer’in isyanının bastırılmasından sonra 1775’te Sayda beylerbeyiliğine tayin edilen Cezzâr Ahmed Paşa'nın eline geçti.

Mısır'a asker çıkaran Napolyon Bonapart 1799’daki Akkâ muhasarasından önce Safed’e girdi. Safed bölgesi, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanı sırasında oğlu İbrâhim Paşa’nın 1832’deki Suriye ve Anadolu seferi sonucu onların kontrolüne geçti. Fakat 1840’ta İngiltere ve Avusturya’nın yardımıyla hareket eden Osmanlı güçleri bütün Suriye ve Filistin’den Mısır kuvvetlerini çıkararak Osmanlı hâkimiyetini yeniden kurdu. Safed 1819 ve 1837 yıllarında meydana gelen iki büyük depremde büyük hasar gördü. Bunların ikincisinde 5000 kişi hayatını kaybetti ve şehirdeki birçok bina ile birlikte kale bütünüyle harap oldu. XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren siyasal ve ekonomik yönden bölgede Akkâ’nın önemi artarken Safed gerilemeye başladı.

1864 vilâyet nizamnâmesinin ardından Sayda vilâyeti ortadan kaldırılarak Suriye vilâyetiyle birleştirildi ve Safed bu vilâyete bağlı bir kaza merkezi oldu. Osmanlı Devleti 1887’de gerçekleştirdiği idarî düzenleme ile Beyrut vilâyetini teşkil etti. Safed kazası vilâyetin Akkâ livâsına bağlandı. Kaza genelinde 1893-1895’te 13.981’i müslüman, 7332’si gayri müslim 21.313 kişi yaşamaktaydı. Safed şehrinin 1908’deki nüfusu 10.002 kişiydi. Bunun 6095’i müslüman, geri kalan 3907’si çoğunluğu yahudi olmak üzere gayri müslimdi. Bu nüfus, 1916-1917 yıllarında 7077’si müslüman, 5256’sı yahudi ve 432’si hıristiyan olmak üzere 12.775 kişiye yükseldi. Safed I. Dünya Savaşı’nın ardından 1918’de İngilizler tarafından işgal edildi. Bu dönemde yapılan 1922 sayımında şehrin nüfusu 8760 kişiden ibaretti. Bunun 5431’i müslüman, 2986’sı yahudi ve 343’ü de hıristiyanlardan oluşmaktaydı. 1948 Arap-İsrail savaşı sırasında şehrin nüfusu 12.000 oldu. Bunun 2000 kadarı yahudilerden meydana gelmekteydi. Aynı yıl bölgedeki İngiliz himayesinin sona ermesiyle İsrail kuvvetleri şehri ele geçirdi. Şehrin 2003 sayımına göre çoğunluğu yahudi olan nüfusu 26.600’dür. Safed’in ekonomisi turizm ve hafif endüstriye dayanır. Üç Tepe üzerine kurulan şehirde müslüman mahallesinde dört büyük cami bulunmaktadır. Tarihî kalesi harabe halindedir. Şehirde Osmanlı kalesi ve saat kulesi ayaktadır. I. Baybars’ın 674’te (1275-76) yaptırdığı Mescidülahmer / Câmiulahmer (Evliya Çelebi’nin zikrettiği Kızılcami), Osmanlılar’ın son dönemine ait olup şimdi resim müzesine dönüştürülen Câmiussûk (1318/1900) ve Şeyh Hamîd Safedî Zâviyesi günümüze ulaşmıştır. Câmiussavânîn’in (Câmiüssüveyka) ise sadece minaresi mevcuttur." (Kaynak: İslâm Ansiklopedisi).

Detaylar
Lot: 98 » Efemera

CENEVRE'DE TÜRKLER / OSMANLI HANEDANI / ESPİYONAJ

Cenevre başşehbenderi Yusuf [Ziya] imzalı, Osmanlıca yazma mektup: 1917'de Prenses Fatma tarafından gönderilen paranın Cenevre'ye götürülmesi konulu - YUSUF ZİYA BEY, (Osmanlı Cenevre Başkonsolosu), (?).

Orijinal Osmanlıca el yazılı belge. 20,5x13,5 cm. Bifolium üzerine 1 sayfa 4 satır.

"Dersaadet'te Prenses Fatma Hanım Efendi tarafından Muammer Nazım Bey... Hanım efendiye teslim edülüb Cenevre'de sahibine verilmek üzere Muzaffer Bey Efendi'ye tevdi' olunan beş yüz İsviçre Frangı ... emanete aldım". İmza: Yusuf.

Prenses Fatma Hanım (Hayırsever prenses), (?-1912), 1867-79 yılları arasında Mısır Hidivi (Vali) olan Hidiv İsmail Paşa’nın kızı, Mısır Kralı I. Fuat’ın kız kardeşidir. 1908 yılında Taşköprülü Ali Ağa’nın oğlu Nuri Korman’la Mısır’a giden Prenses Fatma Hanım, Mısır’daki arazilerinin onda birini Darülfünun’a (İstanbul Üniversitesine) bağışlamıştı.

Son dönem Osmanlı diplomatı ve İsviçre'ye modern anlamda giden ilk diplomatlardan olan Yusuf Ziya Bey, bulunduğu konumda Osmanlı hanedanı için Avrupa'dan bilgi de sızdırmıştır. İlgili yazışmanın da gizli yürütüldüğü aşikâr olup tarihi açıdan önemli bir belgedir.

-- Cumhuriyet Türkiye'si Ünlü imzalar İmzalı Koleksiyon Osmanlıca belgeler Tarihi belgeler Hanedan Geç dönem Osmanlı İmparatorluğu İsviçre - Türk ilişkileri Hariciye Dışilişkiler Osmanlı - Avrupa uluslararası ilişkileri

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 12
sonraki