SİNEMA / GIALLO TÜRÜNÜN YENİDEN KEŞFİ: Giallo scrapbook, PAUL J. BROWN, NIGEL J. BURREL, Midnight Media, England, 2008.

Özgün karton kapağında, çok temiz durumda, 21x15 cm, İngilizce, 42 sayfa, çok sayıda renkli fotoğraflar. Giallo türünde 40 film incelemesi: all the colours of the dark, a bay of blood, bird with the crystal plumage, black belly of the tarantula, a blade in the dark, blood and black lace, bloodstained shadow, the card player, case of the bloody iris, case of the scorpion's tail, cat o'nine tails, the cat's victims, death laid an egg, death wlaks at midnight, deep red, don't torture a duckling, eyeball, five dolls for an august moon, gently before she dies, the girl who knew too much, the killer must kill again, knife of ice, lizard in a woman's skin, murder-rock, my dear killer, new york ripper, the night evelyn came out of the grave, opera, schoolgirl killer, seven bloodstained orchids, sleepless, spasmo, stagefright, strip nude for your killer, tenebre, torso, trauma, what have they done to your daughters?, what have you done to solange?, who saw her die? 1970'lerde İtalyan sineması ile başlayan daha sonra Hollywood'a da esin kaynağı olan giallo türü 2000'lerde DVD filmlerin yaygınlaşmasıyla yeniden keşfedildi. Gerilim ve korku türlerinin bir alt türü olarak bilinen giallo, temelde İtalyan sinemasından çıkmış bir terim. Genellikle kanlı ve gizemli cinayetler ve şiddet olaylarına odaklanan giallo filmleri, psikolojik gerilim ve korku arasında gidip gelen, özellikle de ayırt edici görsel dokusuyla öne çıkan bir estetiğe sahip. Dario Argento’nun yanı sıra Mario Bava, Sergio Martino, Lucio Fulci ve Luciano Ercoli gibi yönetmenlerin de filmleriyle şekillendirdiği tür, 1960’ların sonlarına doğru ortaya çıkıyor ve 1970’lerde altın çağını yaşıyor. Daha sonraları ise özellikle Amerika’da 70’ler ve 80’lerde ortaya çıkan ve yine şiddeti temsil biçimiyle büyük tartışmalara neden olan slasher türüne ilham veriyor. Giallo filmleri, genellikle bir gizemi ya da bir cinayeti aydınlatmaya çalışan bir dedektif, yazar, gazeteci ya da benzer bir araştırmacı figüre odaklanır. Ancak bu araştırma sürecinin klasik anlamıyla herhangi bir suç filminden farkı, gizemin çözülüp çözülmemesinin pek de bir öneminin olmayışıdır. Gizemi bir amaçtan çok araç olarak gören giallo, çoğunlukla erotizm ve şiddetin, tuhaf dekor ve mekânlarla bir araya geldiği bir dünya kurar. Doygun, yapay renk paleti ve şok etmeyi amaçlayan hızlı kurgusuyla bir duygunun ve atmosferin peşinden giden giallo filmlerinde, katilin çarpık zihninin ya da ona karşı duyulan korkunun bir dışavurumuna tanık oluruz. Bu nedenle aynalar, kırık camlar ve benzer parçalanmış imgeler filmlerin mizanseninde büyük yer kaplar. Giallo’daki kamera kullanımı ise çoğunlukla seyirciyi sürekli olarak diken üstünde tutacak şekilde tasarlanmıştır. Keskin bakış açısı (point of view) çekimleri kullanan ve röntgenci bir bakışı taklit eden kamera hareketleriyle tekinsiz bir hissin peşinden gider filmler. Kimi zaman katilin kendisi çıkan, ancak genellikle anonim kalan bir göz tarafından izleniyormuşuz hissi filmin dokusuna işlemiştir. Bu nedenle estetik olarak delilik ve paranoya temalarının yanı sıra kimlik karmaşası ve yabancılaşma gibi meselelere de oldukça uygun bir tür haline gelir giallo. Filmlerin dışavurumcuya kayan, kimi zaman gerçeküstü yerlere savrulan aşırı estetiği; gerçekçi olarak temsil edilemeyecek kadar dehşet verici bir suçun, şiddetin ve ruh halinin sinematik bir temsili haline gelir. Hem karakterin hem de seyircinin algılarının birbirine karıştığı, hafızanın güvenilmezliği ve belirsizliğinden beslenen, rüyayla kabus arası bir atmosferin içinde kaybolur seyirci.